Sevda Erginci: Aşk benim için yuvada hissetmek gibi bir şey
Ekranların ‘kendi minyon, oyunculuğu dev’ aktrisi Sevda Erginci, hem işte hem aşkta emeğin, çabanın çok değerli olduğunun altını çiziyor ve ekliyor: Sahip olduğum her şey için çok çalıştım. Hayatın bana getirdiklerini çabayla yontarak yaşayan biriyim. Aşk da benim için yuvada hissetmek gibi. Hayatımın neşeli ve pozitif tarafı diyebilirim.
Röportaj: Mukaddes Kaya
Fotoğraflar: Lara Sayılgan
Styling: Ces’t La Vie
Video: Yuşa Ebrar Dursunoğlu
Saç: Diyar Şekel
Makyaj: Aynur Kabak
Fotoğrafçı asistanı Salih Yılmaz
Mekan: Candan Arıcı Art Studio
Retouch: Cem Yurtsever
Badem gözleri ile şöyle bir baktığı an, hemen etki alanına çekiyor karşısındakini. Çok güzel ve anlamlı gözler onlar. Bir tek bakışın bir oyuncu için ne kadar büyük bir özellik olduğunu, bu müthiş kadında görebiliyorsunuz. Gözleriyle konuşuyor, karşısındakinin içine işleyen bakışlarıyla rolünü yaşıyor ve yaşatıyor. Saygılı, güzel, kibar ve çok çalışkan. Her role ve ortama uyum sağlaması da ayrı bir özelliği. Bir oyuncuda olması gereken tüm özellikleri kendisinde toplayan minyon bir yetenek. Bu sektöre emek vererek, çok çalışarak ve elleriyle kazıyarak gelen harika bir kadın. Etkileyici karakteri, farklı güzelliği ile son zamanların dikkat çeken oyuncusu Sevda Erginci, Re Touch Mag’in bu ayki kapak konuğu.
– Oyuncu olmak kaderin miydi sence?
Kader oyunculuk yolculuğumun yüzde 5’ini sağlamış olabilir belki, fakat ben bugün sahip olduğum her şey için çok çalıştım. O yüzden kader sayesinde oyuncu oldum dersem kendime büyük haksızlık etmiş olurum.
– Hangi hisleri taşıyarak oyunculuk yoluna adım attın, nasıl başladın?
Çok küçük yaşta oyuncu olmaya karar verdiğim için bu hissi tanımlayacak cümlelerim yoktu eskiden. Ama bugün biliyorum ki bir şeyleri anlatmamın en rahatsız edici ve en etkili yolunu bulmuşum. O yaşlarda da oyunculuğun ruhuma ilaç gibi gelmesinin sebebi bu olabilir belki. Çünkü fazlasıyla içine kapanık ve hissettiğini anlatmaya korkan biriydim. Hatta hala biraz öyle sayılabilirim. Oyunculuk bana söz hakkı veriyor, anlatıcı olabilme alanını sağlıyor.
OYUNCU SESİNİ, BEDENİNİ KULLANMAYI BİLMELİ
– Bir oyuncu nasıl yaşar, nasıl yaşamalıdır, var mıdır bunun bir matematiği sence?
Oyunun prova sürecinde eksiklerimi fark ettikçe, dizilerde çok çalıştığım yıllar içinde kendimi geliştirecek vakit bulamamamın hem kendime hem mesleğime korkunç bir haksızlık olduğunu gördüm. Herkesin yolu, yöntemi farklıdır fakat bir oyuncu bedenini, sesini kullanmayı bilmeli, merak etmeli ve keşfetmeyi asla bırakmamalıdır. Bu ciddi bir çalışma gerektirir. Ama ülkemizde bunu başarmak hepimiz için mümkün olamıyor bazen, çünkü ya kendinize yatırım yapacağınız parayı kazanamadığınız işleri seçmek, ya da para kazanabildiğiniz ama çalışmaktan vakit bulamadığınız işleri seçmek zorunda kalabiliyorsunuz.
– İlk rolünü ve ilk rolünde yaşadığın ilk heyecanını hatırlıyor musun?
Hatırlamaz mıyım, hem çok güzel bir rüya, hem de kabus gibiydi. Hayatımda ilk defa kamera görmüştüm ve elimi kolumu nereye koyacağımı, nereye bakacağımı bilememiştim. Neyse ki ilk işimde çok güzel bir ekibe denk gelmiştim de sahneyi kesip beni sakinleştirip 5 yaşında çocuğa anlatır gibi anlatarak yönlendirmişlerdi.
– Bir oyuncu olarak sinema, dizi ve tiyatro üçlemesinde sıralaman nasıl olur, hangisi daha çok ağır basıyor sende?
Türü her ne olursa olsun sorumluluğunu aldığım her şeyi sahipleniyorum ben. Ama ne yalan söyleyeyim, belki de çok yeni olduğum için sahnede hissettiğim heyecanı hiçbir yerde hissetmedim.
– Dizin yeni final yaptı ve tiyatroya başladın, yeni heyecanını ve oyununuzu anlatır mısın?
Evet bavullarımı açamadan provaya koştum, işin bu kısmı benim için anlatırken bile çok heyecanlı. Florian Zeller’ın ‘Anne’ adlı oyununu oynuyoruz. 2 aylık prova sürecinde son gün bile yeni şeyler keşfettiğimiz ve bunları doğru aktarmak için çok çalıştığımız, bizi çok heyecanlandıran muhteşem bir metin. Aile yapısındaki tüm bireylerin, aile içindeki rollerini, zayıflıklarını, yaşama ya da birbirine tutunabilme çabalarını, zamanın onlara getirdiği gerçeklikleri ve değişimleri bir annenin sanrıları içinde çok cesur ve tertemiz bir dille anlatan bir oyun. Bence herkesin aile içindeki bu rollerden en az birine sahip olduğundan anlayacağı ve etkileneceği bir oyun.
– Nasıl bir karakteri canlandırıyorsun, biraz cüretkar olduğunu söyleyebilir miyiz?
Evet, biraz cüretkar. Oyunla ilgili bir şey anlatmış olmayayım ki gelin izleyin ama kısaca oyunda oğulun kız arkadaşını oynuyorum. Annenin kaybettiği ya da olmaktan vazgeçtiği genç, hayat dolu, dişi ve arzulanan, bir de üzerine annenin istediği her şeyi onun tam aksine cesaretle gelip alan, kısaca yine annenin aksine ‘yaşayan’ biri Elodie.
– Yeni bir projen var mı tiyatro dışında, yaz için var mı sürpriz bir dizi?
Evet var ve ilk defa bir yaz işinin içinde olacağım. Bunun için de ayrıca çok heyecanlıyım.
ÇEVRENİZDE FİLTRESİZ GÖRDÜĞÜNÜZ ŞEYLERLE İLGİLENİN
– Oyuncu bir sevgilin var, onunla aynı sektörde olmanız size nasıl artılar katıyor, zor mu, kolay mı?
Bence bir artısı da yok eksisi de. İkimiz için de meslek işte, evin içinde daha fazlası değil. Sadece bizi çok iyi tanırmış gibi davranan insanlarla mücadele etmek zor. Biri hakkında yorum yapmak için onu tanımaya gerek duymayan insanların yaşadığı bir yerdeyiz çünkü. Gerçi bazen komik olmuyor değil. Ama bazen sosyal medyada da televizyonda da gördüğünüz, sevdiğiniz sevmediğiniz şeylerin, kişilerin hiçbiri gerçek değil, lütfen dönüp çevrenizde filtresiz gördüğünüz şeylerle ilgilenin diye bağırmak istiyorum.