Delişmen ve sosyal bir adamım
Altın Portakal ödüllü genç oyuncu Yağız Can Konyalı “Boş zamanlarımda İstanbul’u yürüyerek gezmek en büyük keyfim. Tanımadığım insanlarla sohbet ederim” diyor. Delişmen halini sempatikliğiyle harmanlayan Yağız Can Konyalı, bir oyuncuda öncelikle zihin huzuru olması gerektiğinin altını çiziyor.

Röportaj: Mukaddes Kaya
Fotoğraf: Sinem Yazıcı
Styling: Eylem Yıldız
Tiyatro ile başladığı oyunculuk serüvenini konservatuvar okuyarak pekiştiren müthiş bir oyuncu. Altın Portakal Ulusal Film Yarışması’nda en iyi erkek oyuncu ödülünü kazanması da bir tesadüf değil, sadece üstün yeteneğinin bir başarısı. Hayat verdiği her karakteri adeta yaşayarak oynayan yakışıklı oyuncu Yağız Can Konyalı, bu sektörde uzun soluklu işleriyle adından söz ettirecek müthiş bir karakter. Sıra dışı ve tarz bir adam olması, her role girme özelliğiyle hemen her alanda fark edilen genç oyuncu, Re Touch Mag okurları için sorduğumuz soruları tüm samimiyetiyle yanıtladı.
‘Alaylı mı, konservatuvarlı mı’ hep tartışılır. Sen oyunculuk okumuş biri olarak ne düşünüyorsun?
Şu an yaşadığımız çağdan bakıp değerlendirince, geride kalmış bir tartışma konusu bence artık. Ben 17 yaşındaydım girdiğimde konservatuvara, yani bir hayli küçüktüm. Hayal ettiğim hocalar ile Mimar Sinan’da okumak bana daha güvenilir geldi o yıllarda. Ve iyi ki de okudum. Çok verimli geçti her anı. Ama şimdi bakıyorum konservatuvar okumasam da oyuncu olurdum tabi ki. Bu benim seçtiğim bir yol oldu, her oyuncunun da kendi seçtiği yol geçerli diye düşünüyorum. Sonuçta okul beş yıldı ve bitti. Geri kalan koca bir oyunculuk hayatı zaten alaylı geçiyor.

Oyuncu olmaya nasıl karar vermiştin?
Çok erken yaşta ilkokulda sınıf öğretmenimin yönlendirmesiyle oldu, yani ilk o istedi oyuncu olmamı diyebilirim. Hep tiyatroda oynuyordum okulda. Zayıf derslerden tiyatro ile yırtıyordum ortaokulda. Lise yıllarında da bir toplulukla oyunlar oynuyordum. Tiyatro o yıllarda mesleğim gibi olmuştu artık, okuldan çıkıp akşam oyun oynuyordum. Sonuç kaçınılmaz oldu biraz.
Bir oyuncunun en çok oynamak isteyeceği rol nedir sence?
Her oyuncu için farklıdır bu. Ama bir önceki projede oynadığım rolün bir sonrakinde bambaşka olması beni çok cezbediyor diyebilirim.
SAHNELERİ ÖZLÜYORUM
Tiyatro ilk göz ağrın, sana neler hissettiriyor sahne, dizi oyunculuğu ile farkları nedir sence, tiyatro devam ediyor mu?
Evet tiyatro devam ediyor. “Sesin Resmi” isimli oyunumuzu oynuyoruz. Esra Bezen Bilgin ile birlikte DOT Tiyatro’da, Mert Öner yönetti. Sezonda devam ediyor olacak. Oyuncu her yerde oyuncu, yok bir farkı. Tiyatro yapmak, sahnede olmak nasıl hissettiriyor tarif edemem belki ama olmayınca çok kötü hissettiriyor diyebilirim.

Dünyada ve bizde en çok beğendiğin oyuncu kim veya kimler?
Çok fazla var Türkiye’de de dünyada da saysam bitmez tabi ki. Ama şöyle söyleyeyim Türkiye’de sahnede canlı izlediğim oyuncular, yurtdışındaki izlediğim sahne performanslarının önünde. Yani oyunculuk olarak söylüyorum. Bizdeki oyunculuk yeteneği çok önde bence.
Gençsin ama birçok filmde yer aldın, kaç film, kaç tiyatro oyunu oldu diye sormayacağım, tüm bunların içinde seni en çok heyecanlandıran projen neydi?
Hemen hemen hepsi çok özeldi. Güzel işlerde ve ekiplerde yer aldım. Umarım böyle devam eder.
Biraz delişmen bir adamsın gibi ne dersin, hayatta istediğini yapan kural tanımayan, kalıpların dışındasın sanki, öyle misin?
Gün içinde delişmen oluyorum diyebilirim evet. Kural tanımayan demek fazla olur bence ama. Şu zamana kadar sadece ve sadece kendi istediklerimi yaptım. İsteklerimden kendimi hiç mahrum bırakmadım diyebilirim buna.

KARİYERİMİN BAŞINDA ÖDÜL İLERİSİ İÇİN ÇOK ŞEVK VERDİ
Altın Portakal sanat dünyası için önemli, senin de ödül almışlığın var anlatır mısın?
Çok güzel bir his. Kariyerimin başlarında karşılaşmak ilerisi için çok şevk verdi tabi ki. Daha da iştahlandırdı diyebilirim.
Röportajın devamını okumak için tıklayın…
