Sorry, no posts matched your criteria.

Can Nergis: Doğayı ve özgürlüğü seviyorum

Son zamanların dikkat çeken oyuncularından Can Nergis, boş zamanlarını dede mirası ilgi alanı denizde geçirmeyi sevdiğini söylüyor ve ekliyor: Denizle haşır neşir olmak ve ailemle vakit geçirmek, beni hayata bağlayan şeylerde ilk sırada.

Röportaj: Vildan Uygunoğlu
Fotoğraf: Yiğit Danacı
Fotoğraf Asistanı: Görkem Danacı

Kılavuz kaptan bir dedenin, deniz aşığı torunu. Ünlü modacı teyzenin Uzak Doğu’da podyumları sallayan manken yeğeni. Şimdilerin başarılı ve dikkat çeken oyuncularından Can Nergis ile bu çok yönlülüğü ve hayatına kattıklarına dair keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Birçok yeni proje ile şu sıralar gündemdesiniz, hayat nasıl gidiyor bu yoğun tempoda?

Yaklaşık 3 yıldır TRT’deyim. İlk projem ‘Hay Sultan’ oldu, hemen akabinde Mevlana’nın hayatını yaptık. ‘Mevlana Celaleddin Rumi’, orada da Selçuklu devletinin komutanını oynadım, hemen akabinde ‘Metamorfoz’ diye bir dizi, dijitalde tabi. Hemen şimdi de yine bir televizyon filmi projesi var. Yani böyle çok tempolu gidiyor. İki tane çocuğum var ayrı zamanda onlarla koşturuyorum. İşte en ufak bir zaman bulursam onları alıyorum bir yere götürüyorum. Bu tempoda devam ediyor.

Henüz hakkında bir şey bilmediğimiz bir film projesine de başlıyorsunuz, sizden filmle ve canlandırdığınız karakterle ilgili birkaç detay alabilir miyiz?

TRT’ye hazırlanan televizyon filmi olarak ‘İtiraf’ adlı bir proje. ‘İtiraf’ projesini 15 Temmuz’a yetiştirmeye çalışıyoruz, 15 Temmuz terör olayları ile ilgili çünkü. Orada Timur karakterini canlandırıyorum, kendisi Terör Soruşturma Savcısı. Fazla done veremiyorum şimdilik.

DİJİTALDE DAHA RAHAT HİSSEDİYORUM

Tabii’nin Rumi yapımında da varsınız, iki bölümü yayınlandı henüz. Rumi nasıl gidiyor?

30 bölümlük bir dizi Rumi, ben yedinci bölümde dahil oluyorum diziye. Rumi’nin şu an ilk on bölümü yayın sürecinde. Selçuklu Devleti’nin komutanı İzzet Komutanı canlandırıyorum orada. ‘Hay Sultan’ ilk TRT’nin dijital platformuna açılan kapıydı benim için, oraya da 12 veya 13. bölümde girdim.

Birçok oyuncuyu dijital platformlarda görüyoruz bir süredir, dijital ve televizyona dizi yapmanın farkları neler gözlemlediğiniz kadarıyla?

İşte tam burada özgürlük alanı başlıyor, dijital platformda oyunculara daha özgür bir hareket alanı açılıyor, TV’de biraz daha kutunun içine girebiliyorsun, orası da zevkli. Burası oyunculuk dünyasında daha geniş bir yer aldığı için daha da bir zevkli, ben kendi adıma dijital platformda daha özgür davrandığımı hissediyorum.

Her şeyi çok çabuk tükettiğimiz bir çağda dijital yapımlar ne kadar kalıcı olacak sizce?

Bence dijital yapımlar kalıcı olmaya başlayacak çünkü insanlar uzun süreli işlerden bazen sıkılıyor, ben şahsen uzun süreli işlerde oynamaktan rutine bağladığı zaman sıkılıyorum. Ben değişiklik insanıyım sürekli karakter değişecek, karakter değiştigi zaman kendimi daha zinde ve daha aktif hissediyorum, focus’lanıyorum işe ama diğer türlü 35 bölüm, 40 bölüm bir işte oynadığım zaman artık rutin, oradan birisi oluyorsun yani ben oradan çıkıp başka yerlerde başka karakterleri oynamayı, özellikle aynı işin içinde sürekli karakter değişiyorsa, uff benim için yani biçilmiş kaftan. O yüzden dijital platformu seçiyorum, 10 bölüm, 15 bölüm çok benim için yeterli yani.

Eğitim için Londra’da yaşadınız, ardından uzun bir süre de Uzak Doğu ülkelerinde bulundunuz. Temelli bir gidiş miydi, Türkiye’ye dönme kararındaki motivasyonunuz neydi?

Evet ya o çok uzun bir yolculuk aslında tamamen spontane oldu diyelim. Turizm otelcilik okurken modellik yapıyordum, baktım ki Türkiye’de pek bir tadı yok bu işin, teyzem eski bir modacıdır bilirsiniz Neslihan Yargıcı. Onun da vesile olmasıyla beraber “Al çantanı git o zaman” dedi, ben de çantamı aldım, gittim. 18 yaşına Çin’de bastım, onun akabinde hemen modelliğe başladım. O arada Olimpiyat oyunları başladı, ülkeyi terk etmek zorunda kaldık. Hong Kong, Singapur, Malezya, Tayland, Japonya bütün Asya’yı başladım dolaşmaya. Benim ilk başlangıcım aslında annem, ablam, ben Londra’ya gittik. Orada çeşitli workshoplar, eğitimler aldık, ben orada kalmak istedim, annem çok bundan yana değildi tabi ki. İstanbul’a getirmek istedi. Bastım gittim, onları dinlemedim. Bıraksalardı orada devam ederdim ama Londra bana göre bir yer değil. Ben Tayland’ı çok sevdim. Tropikal yer, önüm deniz, arkam orman, ben doğa adamıyım. O yüzden doğada yaşamayı daha çok sevdiğim için, bir de iş potansiyeli olduğu için onu yakaladım Tayland’da ve oraya demir attım açıkçası.

Röportajın devamını okumak için tıklayın…