Sorry, no posts matched your criteria.

Başarı, özgüven ve zarafet seksidir  

Sevimli ikizleriyle annelik heyecanını doyasıya çıkaran Sinem Uslu duruşu ve tarzıyla her zaman göze çarpan seksiliğinin, anne olduktan sonra da değişmediğini söylüyor ve ekliyor: Gizemli bir dekolte bence her zaman daha dişi. Başarı, özgüven ve zarafet seksidir. Dengeli olmak çok önemli.

Röportaj: Melis Güvenç
Fotoğraf: Cansın Soyer
Styling: Eylem Yıldız

Güzel oyuncu Sinem Uslu pandemi dönemini yeni fikirler, projeler ve hikayeler oluşturarak fırsata çevirenlerden. “Ben pandemi döneminin stresini, yeni hikayelerin içine dalarak atlattım” diyen Sinem Uslu kurduğu senaryo ekibiyle üç farklı hikayeyi senaryolaştırdığını ve yakın zamanda birinin hayata geçeceğinin müjdesini veriyor. “Eğer o hikayeyi yönetecek doğru kişinin ben olduğuma inanırsam, hem yazıp hem yönetmen çok isterim” diyen Uslu bu konudaki ilk hedefinin ise yarattığı karakterlerin başka oyuncular tarafından can bulması olduğunu söylüyor. Duruşu ve tarzıyla her haliyle seksiliği göze çarpan güzel oyuncu bu durumun anne olduktan sonra da değişmediğini ve değişmemesi gerektiğini söylüyor. “Dişil enerjimizi hiçbir zaman kaybetmemeliyiz” diyen Uslu, “Dişilik ve seksilik için illa ki frapan bir görünüme sahip olmak gerekmiyor. Gizemli bir dekolte bence her zaman daha dişi. Başarı, özgüven ve zarafet seksidir. Dengeli olmak çok önemli. Anne olduktan sonra da aynıyım. Ve aynı fikirdeyim. Bir kot ve bir t-shirtle de seksi olabiliriz” diyor.

Sinem’cim pandemi dönemiyle beraber hayat senin için nasıl geçiyor? Neler yapıyorsun, nasıl hissediyorsun?

Ben bebeklerin doğumundan sonra dış dünyayla bağlantımı kesmiştim. Yaklaşık 2 yıldır eve kapanmıştım. Tam Mustafa ve Kemal’e hayatı öğreteceğim günlerde bu zor günleri yaşamak, her gün acı haberlere uyandığımız bu belirsiz pandemi süreci çok zor… Bebeklerle bol bol aktivite yapıyorum tüm zamanımı onlarla geçiriyorum. Evde olmanın avantajlarını yakalamaya çalışıyorum. Çünkü hepimizin ruh hali bozuldu, tahammüllerimiz azaldı, belirsizlik üzerimizde büyük bir baskı… Sağlıklı olduğumuza şükrediyorum her gün. Allah herkesin yardımcısı olsun…

Bu süreç seni de daha kaygılı ve kontrollü yaptı mı?

Evet çok daha kaygılıyım, stresimi belli etmemek, enerjimi pozitif yansıtmak için ekstra çaba gösteriyorum. Bu da yorucu oluyor. Bazen bu belirsiz süreç bende panik yaratıyor. Ne olacak böyle, ne zaman bitecek, ya sevdiklerime bir şey olursa diye panikliyorum. Bebeklerden biri öksürse ya da ateşi çıksa ödüm kopuyor. Hepimizin çok kontrollü olması gerekiyor. Çünkü rahat davranan insanlar olduğu sürece bu dönem hiç bitmeyecek.

Peki bu süreç mesleki olarak seni nasıl besledi? Kendinle kalmak, sektörün pandemi koşullarından dolayı hız kesmesini nasıl bir fırsata çevirdin?

Çocukluktan beri içe dönük ve hayal dünyası renkli, kendiyle kalmayı seven bir yapım var. Her zaman bir düşünce defterim ve kalemim vardı. Küçük öyküler yazardım. Oyuncu olmayı hiç hayal etmezdim. Utangaç ve kalabalıkta görünmez olmak isteyen bir çocuktum. Senaryo yazma ve yönetmen olma hayallerim doğrultusunda Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ne girip Sinema TV bölümünü okudum. Oyunculuk serüvenim kısa filmlerle başladı. İlk zamanlar setlerde kamera arkasında görev aldım. Yönetmenlik ve senaristlik yolunda ilerlerken bir şans eseri oyunculuk yolum açıldı. Ve uzun yıllar yazmaya fırsatım olmadı sürekli setteydim. Öykülerim zihnimin bir köşesinde yarım kaldı. Pandemi döneminde ve bebekleri büyüttüğüm, setten uzak kaldığım bu zamanlarda yazmaya başladım. Güzel bir senaryo ekibi kurduk üç kadın… Üç tane proje ürettik. Bir tanesi yakın zamanda hayata geçecek. Şu an paylaşamasam da heyecanı çok büyük. Ben pandemi döneminin stresini, yeni hikayelerin içine dalarak atlattım. Üreterek ve yaratarak kendimi besledim diyebilirim.

Hangi konu ve hikayeler üzerine eğiliyorsun senaryolarında? Anlatmak, dikkat çekmek istediğin dertler neler?

Felsefe tarihi ve psikoloji benim çok ilgi duyduğum alanlar. Şimdiki aklım olsa kesin o bölümleri okurdum. Farklı insan pencerelerinden sentezlenen kurgular beni çok etkiliyor. Olaylar ne kadar net olsa da insanların algıları ve ilerleyecekleri yollar çok farklı. Herkesin hayatına değecek basit olayları kurguyla ve ihtimallerle eğip bükmek bende inanılmaz bir seyir zevki yaratıyor. Farklı finallerle izleyicileri şaşırtmayı en çok da düşündürmeyi seviyorum. Hikayelerimde arketip ve mitlerden yola çıkarak insan hikayelerine, özellikle kadın hikayelerine eğiliyorum.

Kariyer yolculuğunda kamera arkası mı, yoksa kamera önü mü ağır basacak… Bununla ilgili bir karar verdin mi? Seni ileride hem yazan, hem yöneten hem de oynayan olarak bir filmde izleyecek miyiz?

Hem yazıp hem yönetmeyi çok isterim. Eğer o hikayeyi yönetecek doğru kişinin ben olduğuma inanırsam… Ama ilk hedefim yarattığım karakterlerin başka oyuncular tarafından can bulması. Yazdığım bir senaryoyu izlerken sevinçten ağlayabilirim şu an. Onun dışında şu an gelen oyunculuk tekliflerini değerlendiriyorum. Üç yıla yakın bir zamandır setlerden uzağım. Artık zamanının geldiğini düşünüyorum. Güçlü ve iyi bir rolle izleyicilerimle buluşmak istiyorum. Bir yandan da yazmaya devam edeceğim.

İŞ VE EVLİLİĞİ KARIŞTIRMAK İSTEMİYORUZ 

Eşin Mustafa Bey’in bir projesinde rol alma konusunda ne düşünüyorsun? Aynı sektörde olan bir çift olarak bu konudaki kararlarınız ve kurallarınız neler?

Ben eşimin Ayla filminde rol almıştım. Çünkü çok sevdiğim ve her adımında içinde olduğum doya doya yaşadığım bir projeydi. Gerçek karakterleri de tanıyor olmak çok büyülü bir durumdu benim için ve seve seve dahil oldum. Sonrasında eşimin yaptığı projelerde bana uygun ve beni çok heyecanlandıran bir rol olmadı. Zaten olmadığı sürece de iş ve evliliği karıştırmak istemiyoruz. İkimizin arasında işten kaynaklı bir stres olmasın.

Bir dizinden eşinin isteğiyle ayrıldığın yorumları yapılmış. Bu doğru mu? Eşin yer aldığın projelere karışır mı? Beğenmediği bir şey olursa ayrılmanı söyler mi? Bu konuya nasıl açıklık getirmek istersin?

Yaa evet bir ara öyle saçma sapan bir haber çıkmıştı ben Kiralık Aşk’tan ayrılınca… Mustafa ile ben birbirimizin projeleri için fikir alışverişi yaparız. Beğendiğimizi beğenmediğinizi açık açık söyleriz. Ama ayrılmamı istemesi söz konusu değil. Benim o dönem projede mutsuz olduğum durumlar vardı. Zaten o dönem hayatımda ilk kez bir projeden kendi isteğimle ayrıldım. Ve Paramparça dizisine dahil oldum. Mustafa bu kararıma saygı duydu. İki tarafın da birbirine fikirlerini söylemesi ama seçimlerine saygılı davranması gerekir diye düşünüyorum.

Bir yandan kariyerine dair üretim verirken bir yandan da anneliğin keyfini çıkartıyorsun. Annelik nasıl gidiyor, bir de iki sevimli bebeğinle hayat sana neler yaşatıyor?

Annelik, mucizevi bir duyguymuş. Bebekler doğduktan sonra “Onları hayatta tutmalıyım” psikolojisiyle yaşamaya başlıyorsun. Bütün seçimlerin onları korumak, mutlu etmek ve hayata iyi hazırlamakla ilgili oluyor. Daha çok kariyer odaklı biriydim çünkü çalışmayı çok seviyorum. Anne olduğumda da bebeklerimin her anına şahit olmak ve onları en azından iki yaşına gelene kadar kendim büyütebilmek için  oyunculuğa ara vermeye karar vermiştim. Çok şükür böyle bir imkanım oldu. Her gün yeni bir macera yaşıyoruz. İkizlerle yaşamak çok komik. Çok eğlenceli ve tabii akşam uyuduklarında 15 dakika duvara bakıp yorgunluktan kolumu kaldıramadığım günler de oluyor. 1 saat sonra da sessizleşen evde oyuncaklarına bakıp özlüyorum. Birçok anneden de aynı mesajı alıyorum. Aman uyusun diye gözünün içine bakarız ama enerjimizi toplayınca ilk işimiz onları özlemek olur. Muhteşem bir duygu. Allah isteyen herkese nasip etsin.

ANNELİK GÜCÜ VE CESARETİ BERABERİNDE GETİRİYOR 

Anne olduktan sonra sende neler değiştiğini gözlemiyorsun?

Sorunlardan kaçmak yerine, üstüne gitmeyi ve çözmeyi seçiyorsun. Sorumluluğun o kadar büyüyor ki, iyi olmalıyım diyorsun, pes edip bir duvar dibinde oturma şansın yok. Ya da küsmek, kaçmak, gitmek yok. Daha sabırlı olmalıyım diyorsun, daha doğru anlamalı, daha sağlıklı bir zihin ve bedene sahip olmalıyım. Çünkü evlatlarımın bana ihtiyaçları var. Annelik gücü ve cesareti de beraberinde getiriyor.

Çocuk sahibi olduktan sonra kadınların yaratıcılıklarının arttığı söylenir. Annelik gerçekten ekstra bir yaratıcılık sağlıyor mu?

Kesinlikle yaratıcılık artıyor. Annelikle birlikte empati duygum daha da gelişti, üretkenliğim arttı. Daha duygusal ve kararlıyım. Daha güçlüyüm. Bu benim mesleğime de olumlu olarak yansıyor. Çünkü çok daha duyarlı ve çözüm odaklı oluyorsun.

Oyuncuların evlendikten sonra ya da anne veya baba olduktan sonra hayran kaybettiği fikrine ne diyorsunuz?

Ben bu fikri saçma buluyorum. Bunun doğruluğunu savunan büyük bir kesim var ama sadece magazinle ve özel hayatıyla boy gösteren insanlar için geçerli. Yaşattığın karakterlerle izleyenlerin gönlüne öyle bir girersin ki, o izleyici senin bir sonraki projeni heyecanla bekler. Takdir edip sevdiği insanı yalnız bırakmaz. İyi bir anne, iyi bir baba ve eş toplumda saygı görür. Ve bence kadınlar iyi bir baba gördüklerinde evliliğe ve mutluluğa daha çok inanıyorlar. Herkes oyuncularla evlenme hayali kurmuyor sonuçta.

Bu arada senin dişiliğin ve seksiliğin de tartışılmaz bir gerçek. Ama anne olduktan sonra böyle algılanmaktan dolayı rahatsız oldun mu hiç? 

Dişilik ve seksilik için illa ki frapan bir görünüme sahip olmak gerekmiyor. Gizemli bir dekolte bence her zaman daha dişi. Başarı, özgüven ve zarafet seksidir. Dengeli olmak çok önemli. Anne olduktan sonra da aynıyım. Ve aynı fikirdeyim. Bir kot ve bir t-shirtle de seksi olabiliriz. Ve dişil enerjimizi hiçbir zaman kaybetmemeliyiz.

Röportajın devamını okumak için tıklayın