Alp Navruz: Sakin, risksiz, mantıklı
Daha ilk dizisiyle Türkiye’nin en yakışıklı ve başarılı jönleri arasına girmeyi başaran Alp Navruz, beğenilmek hoşuna gitse de geçici değil kalıcı durumların peşinde olduğunu söylüyor ve ekliyor: Beğenilmek beni bir özgüven tuzağına düşmektense, daha iyi ne yapabilirim sorusunun cevabını aramaya teşvik ediyor.
Kamera önünde, spotların altında olmak için doğmuş biri… Objektiflerin karşısında ne kadar cüretkar, cesur ve iddialıysa, normal hayatında bir o kadar sakin, dingin ve gizemli olmayı tercih eden biri. Bu gizemliliğin ve sakinliğin kendine kattığı çekiciliği de umursamayacak kadar rahat. Biz onu anlatmak için ne kadar süslü cümleler kullansak da Alp Navruz bu duruma çok farklı bir pencereden bakıyor. Kendisine yöneltilen tüm övgü sıfatlarının hayatında ve kendisinde hiçbir değişim yaratmadığını belirtiyor. “Beğenilmek hoşuma gidiyor” dese de bu tür yorumlara kapalı olduğunu söylüyor. Bunun sebebini ise “Geçici gördüğüm şeylerden çok kalıcı olabilecek durumların arayışındayım” sözleriyle açıklıyor. Hayatında her zaman sakin, risksiz ve mantıklı kararlar almaya çalıştığını anlatan Alp Navruz, “Hayatta sadece çılgınlık yapmak değil, sakinlikle de eğlenebilmeyi kendime öğrettim” diyor. Oyunculuğun yanında yazmaya olan ilgisinden de bahseden başarılı oyuncu, yazdığı şiirleri ve öyküleri yayınlamak için en doğru zamanı beklediğinin müjdesini de veriyor.
Röportaj: Melis Güvenç
Fotoğraf: Eren Aytaç
Yeni dizin hayırlı olsun… İzleyicilerin çok heyecanlı yeni projen için… Sen neler hissediyorsun, nasıl bir rolle izleyeceğiz seni?
Teşekkür ederim. Elbette çok heyecanlıyım, hazırlanmak için uzun bir süreye sahip oldum o yüzden avantajlı görüyorum yaşadığım süreci. Umarım ekibimiz ve oyuncularımız için de en hayırlısı olur. Nasıl bir rol sorusunun cevabını ise kısa bir süre sonra göreceğimiz sürprizleri bozmamak adına veremiyorum ancak bugüne kadar canlandırdığım karakterlerden farklı olduğunu söyleyebilirim. Şu an yapım ekibi ve senaristlerimiz titiz bir çalışma yürütüyor, çok güzel ve sıcak bir iş ortaya çıkıyor. Normal hikayelerden farklı olarak bir adayı, ada insanlarını, özlediğimiz güzel insan ilişkilerini anlatmaya çalışacağız. Bir yaz dizisi gibi düşünmekten ziyade yaz dönemi çekilmesi düşünülen, içinde birçok hikayeyi ve karakteri barındıran, izledikçe seyirciyi içine çekecek bir hikayemiz olacak.

Seni ilk başrolde izlediğimiz günden beri Türkiye’nin en beğenilen jönü olarak kabul edildin… O günden bugüne bu durum değişmedi ancak sendeki etkisi ve verdiği özgüven ne şekilde evrildi?
Kendimi bu tür tanımlamaların içinde hiç düşünmüyorum, düşüneceğimi de hiç sanmıyorum. Yaptığımız işlerin beğenilmesi tabii ki herkes gibi benim de gururumu okşuyor. Her işin başında yoğun bir eğitim sürecinden geçiyorum ve sete çıktığımda da elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Açıkçası bir özgüven tuzağına düşmektense, daha iyi ne yapabilirim sorusunun cevabını aramaya teşvik ediyor bu durum beni.
Oyunculuğunun yanında bakışına, duruşuna, sesine, karizmana çılgınca hayran olanlar var… Peki sen aynaya baktığında onlara hak veriyor musun yoksa abarttıklarını düşünüyor musun?
Yine aynı cevabı vermiş gibi olacağım ama gerçekten bu tür sıfatların bende bir değişim yaşatmadığını söylemeliyim. Beğenilmek elbette güzel bir duygu, herkes kadar takdir edilmek, beğenilmek benim de hoşuma gidiyor, yaptığımız işin doğası gereği alkışlanmak da günün sonunda verdiğiniz emeğin karşılığını aldığınızı hissettiriyor ama ben kendim hakkında bu tür yorumlara kapalıyım diyebilirim. Belki de geçici gördüğüm şeylerden çok kalıcı olabilecek durumların arayışındayım, o yüzden her zaman daha çok çalışıp kendimi daha iyisine zorlamaya çabalıyorum.

AŞIRILIĞI VE ÇILGINLIĞI HİÇ TERCİH ETMEDİM
Biz seni hep sakin, işinde gücünde biri olarak tanıdık ama hiç radikal kararların ve çılgınlıkların olmadı mı? Hep kontrollü yaşamayı sevenlerden misin?
Gerçek şu ki, aşırılığı, çılgınlığı, yerinde duramamayı hiç seçmedim. Şu yaşıma kadar hep sakin bir hayat sürdüm ve bunun iç huzur için mantıklı olduğunu düşünüyorum. Bu durumun burcumdan kaynaklandığını düşünen arkadaşlarım var, haklı da olabilirler. Oğlak burcuyum ve daha sakin, risksiz, mantıklı kararlar almaya çalışıyorum. Hayatta sadece çılgınlık yapmak değil, sakinlikle de eğlenebilmeyi kendime öğrettim sanırım.
Şiire olan ilgin ve yazdıklarınla seni ne kadar romantik ya da karamsar biri olarak tanımlayabiliriz? Şiirlerini projeleştirmek gibi bir niyetin var mı?
Şiirlerim biraz daha hayatın gerçek tarafını anlatıyor hatta biraz da melankoliye yakın diyebilirim. Yaşanmışlıklar, çevremde yaşanan olaylar ya da olayı yaşayanlar hakkında ve insan psikolojisi gibi konularda yazıyorum. Bir kitap projesi yapmak istiyorum ama sürekli bir şeyleri değiştirdiğim için kararlı bir şekilde yayınevine gidemedim. Aslında kitabım hemen hemen hazır ama zamanlama kararsızlığını da yaşıyorum bir yandan… Okuyucuyla buluşacak olmak, farklı bir tarafımı insanların görecek olması da benim için ayrıca heyecan verici. Yazdıklarımı paylaşmak için doğru zaman elbet gelecektir sanırım, şu anda onu bekliyorum.
Edebiyata olan ilgin seni yakın geleceğin yazarlarından biri yapacak diyebilir miyiz? Şiir dışında hikaye anlatıcılığının hangi kısmıyla ilgileniyorsun?
Yazmayı, okumayı çok seviyorum. Elbette bu alanda kendimi ifade etmek isterim, sadece şiir değil, aynı zamanda düz metinler de yazıyorum. Öykü, deneme, senaryo gibi… Bu alanda kendimi geliştirir ve devam edersem, neden olmasın?

MÜZİKLE, KİTAPLA, SANATLA HAYATIN FARKLI BİR YÖNÜNÜ GÖRMEYİ ÖĞRENDİM
Peki son dönemde neler üzerine kafa yormaya başladın? Kendine ve hayatına dair neleri değiştirmek ve neleri hayatına katmak istediğin bir dönemdesin?
Son dönemde yaşadığımız bu pandemi süreci nedeniyle de düşünmeye daha çok zaman ayırmaya başladık. Ben bu kısımda kendimi daha çok öğrenmeye, araştırmaya yönlendirdim. Tarih, edebiyat, teknoloji gibi alanlarda bilgi birikimim olmasını tercih ettim. Bazı şeyleri olduğu gibi kabul etmeyi, tüm dünyanın mücadele ettiği, herkesin bir parçası olduğu bu mücadeleden psikolojik olarak en az hasarla çıkmak için çeşitli mental olumlamalar keşfettim. Müzikle, kitapla, sanatla, vaktini iyi değerlendirmekle hayatın farklı bir yönünü görmeyi öğrendim. Bu süreçte mesleki anlamda da araştırmalar, çalışmalar yapıp kendimi geliştirmeye çalışıyorum.
Zor ve mesafeli biri olduğundan bahsediyorsun. Senin hayatına dahil olabilmek için nasıl biri olmak lazım ya da sana nasıl yaklaşmak gerek?
İnsanlar bana kendilerine nasıl davranılmasını istiyorlarsa o şekilde yaklaşmalı. Hepimiz bazen saygılı, sabırlı ve nazik olmayı unutuyoruz, karşımızdaki insanın ruh halini bilmeden kendi beklentimizi karşılasın diye bekliyoruz. Herkes, hele ki günümüz koşullarında birbirine daha saygılı ve empati için de yaklaşmalı diye düşünüyorum.
Peki oyunculuk sende nasıl bir tutku? Oyunculuğa başlamamış ya da yapmıyor olsaydın nasıl biri olur, nasıl hissederdin?
Oyunculuk sizin de söylediğiniz gibi bir tutku. Kendinizden uzaklaştığınız, bir anlamda kendinizi tatile çıkardığınız bir yolculuk. Her rolde farklı bir yolculuğa çıktığımı hissediyorum, normalde yapamadığım, yapmak istemeyeceğim ya da yapmak isteyip yapamadığım her şeyi başka bir karakter olarak, bambaşka bir dünyanın içerisinde deneyimleme hissi bence dünyanın en adrenalinli şeyi. Her proje öncesi heyecanlanmak, canlandırdığım karakterin nasıl bir yola gireceğini onunla birlikte izlemek, gelişmek, geliştirmek gerçek bir tutku gerçekten. Oyuncu olmasaydım daha önce birçok yerde de söylediğim gibi mutfakta olmak isterdim. Yine üretmek, insanlara her seferinde yeni ve emek isteyen bir tat deneyimletmek çok zevkli olurdu herhalde. Ufak ufak hobi olarak yemek yapıyor olsam da oyuncu olmasaydım profesyonel anlamda dünya çapında tanınan iyi bir şef olmayı denerdim.

ŞEHRİN KARMAŞASINDAN DOĞAYA KAÇMAYI SEVİYORUM
“Ben bu işe başrol olarak başladım sadece başrol olarak devam ederim” diyenlerden misin? Projelerini seçerken neler öncelikli senin için?
Kesinlikle başrol olmam lazım gibi bir kaygım yok. Benim seçimlerim her zaman hikayeye, senaryoya, yaratılan atmosfere odaklıdır. İçime sinen, güzel enerji veren bir iş olduğunda onun başrol ya da yan rol olması için endişelenmem. Zaten iyi bir oyuncu için böyle kısıtlamalar da olmamalı. Dünyanın hiçbir yerinde sevdiğimiz, izlemekten keyif aldığımız oyuncuların hiçbiri başrol kaygısı taşımaz, her karakter başroldür, önemli olan onu sizin nasıl yaşattığınızdır. Ben en iyi senaryoda, en iyi hikayede eğer payıma düşen şey karakter oyuncusu olmaksa inanın bu sorumluluğu almayı daha çok tercih ederim. Genel olarak da karakter oyunculuğu bu mesleğin en sevdiğim tarafıdır.
Şöhret ve bu kadar hayran kendini kıstırılmış hissettiriyor mu? Özgürlüğüne özlem duyduğun oluyor mu?
Şöhreti düşünmeden, standart ve izole bir hayat yaşıyorum. İlgiler ne kadar güzel olsa da bazen kabuğunuza çekilmek istediğiniz zamanlar oluyor. Ama bunun dışında tanımadığınız insanlardan destek ve sevgi görüyor olmak da ayrı mutluluk benim için.
Kafa dinlemek, rahatlamak ya da bir konu üzerine yoğunlaşmak için nereye gidersin, neler yaparsın?
Daha çok doğada olmayı tercih ederim. Nerede olursam olayım kaçacak bir orman, dağ eteği vb yerleri keşfedip, kafa dinlemeye giderim. İstanbul’da olduğum süre içerisinde de bir kaç günlüğüne yakın illere gittiğim oluyor. Yani şehrin karmaşasından, gürültüsünden ne kadar uzaklaşabilirsem kendimi o kadar iyi hissediyorum.

SEVENLERİMİ HAYRAN DEĞİL ARKADAŞ OLARAK GÖRÜYORUM
Senin gibi beğenilen bir adamın hayran kaybederim korkusu var mı?
Hayran kaybetme korkusu yaşamadım. Aslına bakarsanız sevenlerimi hayran olarak nitelemiyorum. Arkadaş gibi görüyorum hepsini. Sosyal medya üzerinden ben de onları sevdiğimi göstermeye çalışıyorum. Çıkarsız ve karşılıksız bu sevgi bağının kaybolmasını istemem tabi ki ancak bu korkuya dönerse iki taraflı sağlıksız bir ilişkiye dönüşür. Ben ekran önünde olan taraf olduğum için tanınan kişi oluyorum ancak sadece işimi yaptığım için takdir ediliyor, seviliyor ya da beğeniliyorum. Korkularım hayran kaybetmek ya da alkışlanmamak üzerine değil, işimi yapamamak adına beni beslerse yaşam boyu bu mesleği daha iyi icra edebileceğime ve kendimi daha çok geliştirebileceğime inanıyorum.
İlginç bağımlılıkların var mıdır? Mesela PS oyunları, arabalar, spor gibi ya da farklı bağımlılıkların var mı? Neler senin için vazgeçilmezdir?
Bağımlılık diyemem ama PS oyunlarıyla zaman geçirmeyi severim. Bazen arkadaşlarımla PS turnuvaları düzenliyoruz kendi aramızda eğlenmek için, bu zor pandemi günlerinde kafamızı dağıtmak için vakit geçiriyoruz. Spor zaten küçük yaşlardan beri yaşam tarzım diyebilirim. Spor alanım ya da zamanım yoksa bu beni gerçekten huzursuz ediyor. Onun dışında arabalara özel bir ilgim var. Çok araştırırım, okurum, deneyimlerim, yakından görmek isterim hemen hepsi hakkında bilgim vardır. Özellikle farklı arabaları kullanmak, motorlarını incelemek de bazen de imkanım varsa uzun yol yapmak da hobim oldu diyebilirim.
