Oyunculuk nefes alma sebebim
Sefirin Kızı dizisinin Zehra’sı Cemre Öktem kamera önüne ilk geçtiği anda hayatına nasıl yön vereceğinin kararını verdiğini söylüyor ve ekliyor: Hayallerimde ve gelecek planlarımda oyunculuğumu geliştirmek, büyütmek var. Oyunculukla “Nasıl nefes alacağımı buldum” diyebilirim.
Röportaj: Mukaddes Kaya
Fotoğraf: Aykut Gürel
Styling: Borael Brandlifting
Yeteneğiyle ekranların ışıl ışıl parlayan yeni oyuncularından biri. Hayat verdiği karakterlerle fark yaratan Cemre Öktem’in gelecek planlarında sadece oyunculuğunu geliştirerek büyütmek ve bu alanda yapacakları var. Duru güzelliği, sakin oyunculuğu, empati yeteneği, ekrana yakışan zarafeti ile kalbi güzel, kendi güzel Cemre’yi bir de kendisinden dinleyelim.
Oyuncu olmaya nasıl karar verdin, bu bir seçim miydi?
Kamera önüyle ilk kez tanışmam, moda tasarımcısı bir arkadaşımın okul bitirme projesi için ona modellik yaparak oldu. Çok hoşuma gitti ama yaşadığım kamera önü hazzı yetersiz kaldı, kendimi bir askı olarak görmek istemediğime, daha fazlasını yapmak istediğime karar verdim ve oyunculuk dersleri almaya başladım. İstek de değil aslında bu, daha çok “Nasıl nefes alabildiğimi buldum” diyebilirim.
İlk rolünden sana kalan bir anı var mı?
Olmaz mı hiç, çookkkkk! Ürgüp çok soğuktu, -15 derecelerden bahsediyorum… Çenemin titremesinden sahnede konuşamadığımı hatırladığım çok an var. Sektör çok küçük, ilk işimde çalıştığım bir sürü ekip arkadaşımla tekrar çalışma fırsatı buldum şimdi. Bodrum’un güneşli günlerinde o soğukları gülerek anıyoruz.
ZEHRA FARKINDALIĞIMI ARTIRDI
Sefirin Kızı dizisine nasıl dahil oldun?
Sefirin Kızı’nın hazırlık aşaması çok uzun sürdü. İlk mart ayında seçmelere girdim. Ağustos ayında geri arandım. Çok keyifli ve asla unutamayacağım bir yönetmen görüşmesi geçirdim sevgili Emre Kabakuşak ve Zeliha Orman hocalarımla. Ve haftalardır da Bodrum’da şahane bir ekibin arasındayım, güzel bir projenin içindeyim.
Dizide ayağı sakat ‘çok gerçek’ bir kızı canlandırıyorsun, sakat olmanın zorluklarını birçok kişi yaşıyor, sen nasıl bir empati kurdun?
Bu projeyle ilgili beni en heyecanlandıran şeylerden biri de Zehra karakteriydi aslında. Zehra’nın topal bir kız olmasına rağmen bunu hiç engel olarak görmeden yaşamını sürdürmesi… Çünkü genele baktığımızda, herkeste bir kusursuzluk ve güzellik merakı var ve televizyonlarda da çoğunlukla bu gösteriliyor. Buna karşın Zehra o kadar gerçek bir karakter ki çok mutluyum onunla bu duyguyu paylaştığım için. Empatiden ziyade farkındalığım arttı diyebilirim; dışarıdan bakıldığında ne kadar farkında olduğunuzu düşünseniz de o şekilde yaşamanın aslında nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsunuz neticede. Nefesinizi, duruşunuzu etkiliyor. Bu durumun hayatın içinde hem bir eksiklik olmadığını ama diğer yandan da ne kadar zorluklarla karşılaştıklarını gördüm.
İzmir’de okuyorsun, Bodrum’da Milas’ta diziniz çekiliyor, İstanbul’da yaşıyorsun, şehirlerarası yolculuğun nasıl gidiyor?
İzmir maceram kısa sürdü aslında dizi projesinin başlaması dolayısıyla. Ben tam bir İstanbul aşığıyım. Pandemi öncesi her boşlukta gidip geliyordum. Sabah uçağıyla gidip akşam uçağıyla sete döndüğüm zamanlar oldu, öyle ayrı kalamıyorum İstanbul’dan. Şimdi pandemi dolayısıyla nerdeyse hiç gelemiyorum. Öyle özlüyorum ki… Vapura binmeyi, Galata’da, Moda’da yürümeyi hayal ederek uyuyorum bazı geceler.
ŞAN DERSLERİ ALIYORUM
Sanatla tanışmanda başka alanlar da var mı, müzik, dans, bale gibi bu konuda kendine nasıl yatırımlar yaptın?
Neredeyse 10 sene klasik bale eğitimi aldım, uzun yıllar bale yaptım. Sanatla ilk tanışmam böyle oldu sanırım. Çocuk balesinde asistanlık da yaptım. Şu an da hem şarkı söylemekten keyif aldığım için hem de oyunculuğuma faydasını olacağını düşündüğümden şan dersleri alıyorum.
Dizinin çok ilgi görmesinin sebebi sence nedir, güçlü kadro bu kesin ama başka bir tını var sanki?
Sanki hayat kaç farklı şekilde yaşanabilirse o kadar karakter var bizim dizide. Bence herkes gerçekten kendinden çok şey buluyor. Şehirde doğup büyüyen de, köyde doğup büyüyen de, farklı gelir grubundan kişiler de… Dediğiniz gibi güçlü bir kadronun parçası olmak da keyifli. Hepsi de çok kıymetli oyuncular. Hepimiz işimizi o kadar severek yapıyoruz, canlandırdığımız karaktere hayat vermek için o kadar emek veriyoruz ki bunun da seyirciye yansıması kaçınılmaz oluyor sanırım.
Pandemi döneminde yaşamlarımız minimalleşti, sizin dizideki gibi bir köyde yaşama hayali var herkesin artık, sence de öyle mi?
Bodrum’da yaşamak aşırı keyifli! Ama benim için fazla sakin. Ben İstanbul’da her semtte oturdum neredeyse. Her semtin kokusunu, ritmini biliyorum sayılır. İstanbul’un kaosu denilen şeye, ben ‘şehirin ritmi’ diyorum ve o ritimde dans etmek bana yaşadığımı hissettiriyor.
İLİŞKİLERDE HİSSETTİKLERİMİZİ FİLTRELEMEDEN KONUŞMALIYIZ
Yeni dünya düzeni sence değişecek mi, bundan sonra neler olacak?
Kesinlikle! Düzen bambaşka bir yere evriliyor, biz de bu evrime çok yakından tanıklık ediyoruz. Umarım bu yeni düzende daha çok sevgi, daha çok saygı ve daha çok özgürlük olur!
Yurt dışı için hayallerin nedir?
İspanya, İspanya, İspanya! İspanya’ya gitmeyi, orada çalışmayı çok istiyorum!
En çok oynamak istediğin rol nedir?
Aslında bir oyuncu için, yani tek derdi hikayesi olan karakterlere can vermek isteyen biri olarak bir sürü rol, birçok çeşitli karakter var oynamak istediğim. Ama ilk aklıma gelen ‘şarkı söyleyen bir kadın’ı oynamayı çok isterdim sanırım.
Sinema, tiyatro sırada neler var?
Tiyatro, beyaz perde, televizyon, ana akım kanallar, dijital platformlar vs ayırt etmeksizin farklı karakterlere can verebileceğim ve dolayısıyla farklı hayatlar tecrübe edebileceğim her türlü projede yer almak istiyorum. Geleceğe yönelik görüşmelerimizi de hep bu şekilde renk paletimizi geniş tutarak yapıyoruz.
Aşk sence nedir, aşk insanı mısın, aşık mısın birine?
Bence aşk, gördüğümüz zaman midemize kramplar giren, kalbimizi hızlandıran insanı en yakından tanıma, hem bir olma, hem bütün bu duyguların içinde özgürce dolaşma arzusu! Evet, aşığım! Güzel giden bir ilişkim var…
Sevdiğin kişide aradığın özellikler nedir, nasıl bir insan seni mutlu eder?
Duygularını ve düşüncelerini dürüst ve net bir şekilde ifade etmesini beklerim. Hissettiklerimizi filtrelemeden konuşabilmeliyiz bence partnerimizle.
Senin için hayattaki en önemli şey nedir?
Saygı ve özgürlük. Bahsettiğim saygı hiyerarşik ya da sevgiden ya da hayranlıkla doğan bir his değil. Karşımızdaki insanı, kendi beğenilerimizden ve doğrularımızdan soyutlayıp, varolduğu için, kendisi olduğu için kabul etmek.
Röportajın devamını okumak için tıklayın…