“MIX Festival’de izleyicinin duygusal bir yolculuğa çıkacağı bir performans hayal ediyoruz”
Eser Akgül/eser@retouchmag.com
Monday in Neptune, MIX Festival’in ilk gününde sahnede. “MIX Festival’de izleyicinin duygusal bir yolculuğa çıkacağı bir performans hayal ediyoruz” diyen grup üyeleriyle müziğe, hayallerine ve yeni projelerine dair konuştuk.
Zorlu PSM’nin ‘Çok sesli festival’ mottosu ile bu yıl 2-3 Kasım’da 8.sini gerçekleştireceği “MIX Festival presented by %100 Müzik”, 2 gün boyunca %100 Müzik Sahnesi, MIX Studio Sahnesi ve açıkhava coşkusunun yaşanacağı %100 Amfi Sahnesi elektronikten indie’ye, rap’ten, dans müziğine kadar en sevilen isimleri yeniden bir araya getirmeye hazırlanıyor.
Festivalin ilk günü sahne alacak Monday in Neptune, Re Touch Mag okuyucularına özel açıklamalar yaptı.
-Grubunuzu kısaca tanıtır mısınız? Ne zamandan beri birlikte müzik yapıyorsunuz?
Monday in Neptune, elektronik ve deneysel müziği bir araya getiren bir grup. Müziğimiz, analog synthesizerlar kullanarak duygusal ve içsel yolculukları ifade etmeye odaklanıyor. 2018’de Furkan Karadeniz’in başlattığı proje, 2023 yılının başında Barış Serdar’ın katılmasıyla bugünkü halini aldı. “Cybernetic Synchronicity” dediğimiz bir felsefe etrafında, hem müzikal hem de görsel anlamda kolektif bir yaratım süreci içerisindeyiz. Üretim sürecindeki yolculuktan çok keyif alıyoruz ve bu ürettiklerimizi canlı performanslarda sergilemeye odaklanıyoruz. Analog enstrümanlardan çıkan ses, müzik ile senkronize olacak şekilde tasarlanan görsel ve ışık tasarımı ile izleyicilerin akıllarında kalıcı bir deneyim yaratmayı hedefliyoruz. Sahnede sadece iki kişi olsak da işin mutfağında alanında en iyilerinden oluşan 6 kişilik bir ekiple performanslarımıza hazırlanıyoruz.

-Grubun içinde iletişiminiz nasıl? Yaratım sürecinde kim, hangi anlamda katkılar sağlıyor?
İkimizin kariyerlerinin temeli de müzik ve sahne sanatlarına dayandığı için bu tecrübe, yaratım sürecinde harmoniyi yakalamamıza yardımcı oluyor. İkimiz de içimizden geldiği gibi hareket ediyoruz. Herkes kendi pratiğinden ve gündeminden beslendiği yaratım alanlarında serbestken, bir araya geldiğimizde bu alanları senkronize edebiliyoruz. Sonuca odaklanarak üretmiyoruz; bir araya gelip bu alanları birleştiriyoruz.
-Kolektif müziğe açık bir grupsunuz. Bunun özel bir sebebi var mı? Birlikte çalışmayı hayal ettiğiniz bir sanatçı var mı?
Kolektif müzik yapma anlayışımız, farklı bakış açılarını bir araya getirmenin müziği daha zengin kıldığına inanmamızdan kaynaklanıyor. Yerli ve yabancı sanatçılarla projeler üretmeye başladık. Kısa süre sonra kuzeyden bir sanatçıyla başlattığımız bir projemizi de duyuracağız.
-Müziği, hikâyesi ve hatta tasarımı ile bir bütün halinde değerlendirilebilen eserler yaratıyorsunuz. Albümlerinizi bu anlamda şekillendiren etkenler neler?
Performanslarımızda, müzik, ses ve görselliği bir bütün olarak ele alıyoruz. Tüm yaratım sürecini baştan sona bir bütün olarak tasarlıyoruz. Sahne performanslarımızda tek bir duyudan fazlasına hitap etmeyi hedefliyoruz; müziğimizle görselliği birleştiriyoruz, ışık bizim için çok önemli. Sound konusunda hassas davranıyoruz. Kısacası birçok disiplini bütüncül bir deneyime dönüştürüyoruz. Hem sahne performanslarımız hem de albümlerimizde çıktığımız bir yolculuk var ve herkesi buna davet ediyoruz.

-Genellikle hangi temalar veya duygular üzerinde çalışıyorsunuz?
Temalarımız genellikle insanın iç dünyası, bilinç ve bilinçdışı, doğa ve evren gibi kavramların birbiriyle etkileşiminden doğan senkronizasyon etrafında şekilleniyor. Duygusal derinlik, yalnızlık, keşif ve zaman gibi temalar da eserlerimizde sıkça işlediğimiz konular arasında.
-Müziğinizin etki alanlarını genişletmek üzere başka bir sanat dalı (Sinema, dijital sergiler…) ile birleştiren projeler yapmak istiyor musunuz?
Kesinlikle, yaptığımız işi bu yolla güçlendirebileceğimize inanıyoruz. Farklı disiplinlerle birleştirdiğimiz müziğimizin işitsel, görsel ve deneyimsel boyutlarını genişletmek istiyoruz. Özellikle dijital sergiler, performans sanatları ve ekran endüstrileri ile iş birliği yaparak müziği daha geniş bir anlatım aracına dönüştürmeyi hedefliyoruz. Çok yakında bu projelerimizi duyuracağız.
-Önümüzdeki dönem için projeleriniz veya planlarınız neler?
Üretimimize ara vermeden devam ediyoruz. Gerçekleştirdiğimiz performansları üretim pratiğimizi gözlemlemek ve geliştirmek için bir fırsat olarak görüyoruz. Bu yolculuğa başladığımızda zaten planladığımız bir akış vardı. Şimdi de bu akışı takip ediyoruz. 2025 yılında 5 şarkılık bir konsept EP yayınlamayı planlıyoruz. Farklı disiplinlerle bir araya geleceğimiz ulusal ve uluslararası projelerimizi yakında duyuracağız.
-Canlı performanslarınızda seyircilerle nasıl bir etkileşim kuruyorsunuz? Zorlu PSM’de Mix Festival ile ilgili neler hayal ediyorsunuz?
Canlı performanslarımızda seyirciye bütüncül bir deneyim yaşatmaya önem veriyoruz. Seyircilerin sadece müziği duymalarını değil, görsellerle senkronize olmuş bir hikâyeyi deneyimlemelerini istiyoruz. Bu yüzden Zorlu PSM’de düzenlenecek Mix Festival için ilk kez yeni medya sanatçısı Gamze İşcan ile ortak bir performans hazırladık. Müzik ve görsellerin iç içe geçtiği, izleyicinin duygusal bir yolculuğa çıkacağı bir performans hayal ediyoruz.

-Hem global anlamda hem de Türkiye’de elektronik müziğin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce bu alanda gelişen yeni trendler neler olacak?
Elektronik müziğin özüne değer veren ve kaliteli işleri takip eden kitlenin her geçen gün arttığını gözlemliyoruz. Elektronik müzikte canlı performansların önemi giderek artıyor. Biz de müziğimizi canlı olarak performe ediyoruz, bu da dinleyiciyle daha derin bir bağ kurmamızı sağlıyor. Dünyada da bu yönde bir trend oluşuyor; elektronik müziğin sahnede daha canlı ve organik bir şekilde sergilenmesi, izleyiciye daha gerçek bir deneyim sunma çabasını yansıtıyor.
