2026’nın Dekorasyon Ruhu: Sade, Samimi ve Zamansız
Minimalizmin yerini duygusal bağ kuran, işlevsel ve sürdürülebilir alanlar alıyor. 2026’nın iç mimari trendleri; doğallığı, bireyselliği ve zamansız zarafeti bir araya getiriyor.
Yasmina İç Mimarlık, yaşam tarzı ve estetik anlayışındaki dönüşümleri her yıl özgün bir bakışla yorumluyor. Kurucusu ve iç mimar Çiğdem Yalçın’a göre 2026’da dekorasyon anlayışı, “evlerin geleceğini, bireyselliği ve zarafeti dengeleyen kişisel alanlar” üzerine kurulacak. On yıl süren minimalizmin ardından, mekanlar artık sadece sade değil; duygusal bir hikâye anlatan, sahibinin karakterini yansıtan alanlara dönüşüyor.
Pandemi sonrası şekillenen yaşam biçimleri, evleri çok işlevli hale getirdi. Bu yıl ise bu anlayış kalıcı bir forma kavuşuyor. Sinema salonlarının yerini alan ev sinema odaları, sosyal alanların yerini alan barbekü köşeleri ve oyun odaları artık ev yaşamının doğal uzantısı. Ev, sadece barınma değil; eğlenme, dinlenme ve sosyalleşme alanı haline geliyor.
Yeni dönemin estetiği sürdürülebilirliğin gücünden besleniyor. Geri dönüştürülebilir materyaller, doğaya duyarlı kumaşlar ve antika parçalarla oluşturulan kimlikli tasarımlar öne çıkıyor. Her detayda doğallık, dayanıklılık ve duygusal bağ arayışı hissediliyor. Artık mükemmel görünen ama ruhsuz mekanlar yerini yaşanmışlık hissi veren evlere bırakıyor. Kişisel eşyalar, aile anıları ve gündelik objeler dekorasyonda kendine yer buluyor. Bu yaklaşım, mekana hem sıcaklık hem karakter katıyor.
2026’nın renk paletinde ise doğadan ilham alan sıcak nötrler öne çıkıyor. Bej, kum, zeytin yeşili ve yumuşak toprak tonlarıyla şekillenen bu palet, dingin ama sofistike bir atmosfer yaratıyor. Metalik vurgular ve doğal ahşapla birleştiğinde ise mekana hem şıklık hem huzur kazandırıyor.
Çiğdem Yalçın’a göre, “Artık trendler değil, kişisel hikâyeler belirliyor mekanları.”
2026’nın iç mimarisi, estetiğin ötesinde bir yaşam dili kuruyor: sade ama samimi, işlevsel ama duygusal, çağdaş ama zamansız.
